Kadına Yönelik Şiddet Nedir?
Kadına yönelik şiddet, cinsiyeti nedeniyle ev içinde ve
dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin
ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile
erkek arasındaki eşitsizlikler yatar.
Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının nedeni: güç göstermek, öfke
boşaltmak, kadınları kontrol etmek ya da cezalandırmaktır. Fiziksel, cinsel,
psikolojik, ekonomik, dijital şiddet biçimlerinin tümü bu amaca yöneliktir.
Şiddete maruz kalmak, kadının korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde
yaşamasına neden olur.
Şiddet Biçimleri
Fiziksel şiddet: Bedensel güç veya üstünlük, bir şiddet
aracı olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya
cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “fiziksel şiddet” söz konusudur. Bu
şiddet biçimi, fiziksel üstünlük kurarak, bedene temas ederek ya da eşya
kullanarak uygulanabilir. Yumruk atmak, tokat atmak, ısırmak, boğmak,
tekmelemek, bıçakla yaralamak, kafasına sandalye fırlatmak fiziksel temas
içeren şiddet biçimlerine örnektir.
Bağırmak, yumrukla tehdit etmek, korkutucu şekilde bakmak, kapıyı
tekmelemek, eşya kırmak, sağlık sorunları olduğunda doktora gitmesine izin
vermemek ise sindirmek amacıyla fiziksel üstünlük kullanılarak uygulanan şiddet
biçimlerine örnektir.
Psikolojik şiddet: Duygusal güç veya ihtiyaçlar, kadını
kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla
şiddet aracı olarak kullanılıyorsa “psikolojik şiddet” söz konusudur. Fiziksel
şiddetin aksine psikolojik şiddeti tarif etmek daha zordur. Psikolojik şiddet
biçimlerinin bir kısmını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
•Duygusal ihtiyaçların (sevgi, ilgi, destek, değer vb.)
kontrol sağlamak için keyfi şekilde karşılanması veya karşılanmaması,
•İstediklerini yaptırmak için cezalandırıcı, küçük düşürücü,
yaralayıcı, tehdit edici davranış ve tutumlar sergilemek,
•Duygu sömürüsü yapmak, suçlu hissettirmek, utandırmak,
küsmek, surat asmak, alay etmek, küfür ve hakaret etmek,
•Kıskançlık adı altında, nerede, ne zaman, kiminle ne yaptığını,
ne giydiğini “Bu elbiseyle dışarı çıkamazsın” gibi baskıcı ya da “Kendi
iyiliğin için onunla görüşmeni istemiyorum” gibi karşı tarafı düşündüğünü ifade
eden sözler ve davranışlarla denetlemek, sosyal ilişkilerini kontrol altında
tutmaya çalışmak,
•Beceri ve yetilerini küçümsemek, karar mekanizmalarına dahil
etmemek, bireysel haklarını yok saymak, yaptıklarını sürekli eleştirmek ve
kendisini akılsız, aciz, yetersiz, beceriksiz, zayıf, muhtaç
ve bağımlı hissettirmek,
•Yalnızlaştırmak; ailesi veya arkadaşları başta olmak üzere
yakınlarından fiziksel veya duygusal olarak uzaklaştırmaya çalışmak, maddi ve
manevi destek alabileceği bütün kişiler ve kuruluşlarla arasını bozmak ve
bunlara ulaşımını engellemek; sevilmediğini, istenmediğini söylemek,
•Hasta, sorunlu ya da deli olduğunu hissettirmek,
•Kişiliği, fiziksel görüntüsü, ailesi vb. ile ilgili hakaret
etmek,
•Gerçekleştirilmesi imkansız taleplerde bulunmak, yerine
getirildiğinde ise talepleri değiştirmek,
•Ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne istediğini, onun için
neyin iyi olduğunu kadın adına tanımlamak, onun adına kararlar almak,
•Kadının sahip olduğu evcil hayvanlara, kadını cezalandırmak
ve kontrol etmek amacıyla şiddet uygulamak,
•Çocukları suçlu hissettirmek için kullanmak, çocukların
kaçırılacağı, gösterilmeyeceği, elinden alınacağına ilişkin tehditler savurmak;
çocuklara şiddet uygulamak.
•Psikolojik şiddetin olduğu her ilişkide fiziksel şiddet
olmayabilir ancak, fiziksel şiddetin olduğu her ilişkide psikolojik şiddetin
bazı öğeleri bulunur. Psikolojik şiddet sıklıkla fiziksel şiddetten önce başlar
ve tecridin eşlik ettiği yoğun psikolojik şiddet, fiziksel şiddetin uyarıcısı
olabilir.
Cinsel şiddet: Cinsellik, kadını kontrol etmek, denetlemek,
küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak
kullanılıyorsa “cinsel şiddet” söz konusudur. Kadınlar, sıklıkla fiziksel şiddet
sonrası cinsel şiddete maruz kalırlar. Ancak utandığı ve kendini suçlu
hissettiği için çoğu kez cinsel şiddeti açıklayamazlar. Bu yüzden, evlilik
içinde ve dışında cinsel şiddet çok yaygın olmasına rağmen, yapılan
araştırmalarda cinsel şiddet oranının diğer
şiddet biçimlerine göre daha düşük olduğu görülür.
Hoyratça ve acıtarak cinsel ilişkiye girmek, tecavüz etmek,
eşya ile tecavüz etmek, istemediği şekillerde, istemediği zamanlarda cinsel
bölgelerine dokunmak, cinselliği bir ceza/ödül yöntemi olarak kullanmak,
kadının bedenini ve cinselliğini aşağılamak, kendisini yetersiz hissettirmek,
başka kadınlarla karşılaştırmak, istemediği cinsel pozisyonlara zorlamak,
başkalarıyla cinsel ilişkiye girmeye zorlamak,
kendisi başkalarıyla olurken seyretmeye zorlamak, pazarlamak, sıklıkla
aldatmak, zorla pornografik görüntüler izletmek en yaygın görülen cinsel şiddet
biçimleridir.
Ekonomik şiddet: Maddi güç ve üstünlük, bir şiddet aracı
olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak
amacıyla kullanılıyorsa “ekonomik şiddet” söz konusudur. En yaygın ekonomik şiddet biçimleri arasında,
kadının çalışmasına, meslek edinmesine, okulu ya da kursu bitirmesine veya
işinde yükselmesine engel olmak, gelir ve birikimine el koymak, borçlandırmak (kadının adına kredi çektirmek,
senet imzalatmak, şirket açtırmak ve kredi kartını kullanmak), para
biriktirmesine, hesap açmasına ve yatırım yapmasına engel olmak, oldukça düşük
miktar harçlıklarla günlük yaşamını sürdürmesini istemek ve bu olmadığında ise
fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulamak, para için yalvartmak, maddi
ihtiyaçlarını kadını denetlemek adına keyfi ve tutarsız bir şekilde karşılamak,
kadının maddi gelirini sömürmek yer alır.
Dijital şiddet: Teknolojik araçlar, kadını kontrol etmek,
denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa
dijital şiddet söz konusudur. Son 10 yılda sosyal paylaşım siteleri
aracılığıyla yaygınlaşan, dijital ortamda 7/24 gözetlenmesi ve takip edilmesini
içeren şiddet biçimleri, “yeni kuşak şiddet” olarak da adlandırılmaktadır.
Dijital şiddet biçimlerinin bir kısmını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
•Cep telefonuna sürekli mesaj göndermek ya da kadının mesaj
göndermesini istemek,
•Israrlı bir şekilde cep telefonundan aramak,
•Akıllı telefon uygulamalarını kullanarak kadını takip etmek
ve denetlemek,
•İletişim bilgilerini (telefon numarası, mail adresi, sosyal
medya hesaplarını), ona sormadan başka kişilere vermek ve bu kişilerin de
kadına rahatsız edici mesajlar ve görüntüler göndermesini istemek,
•Çıplak fotoğraflarını çekmek veya çekmekle tehdit etmek,
gizli kamera ile kayıt almak, bu kayıtları internet üzerinden yaymak veya
yaymakla tehdit etmek,
•Sosyal medya üzerinden arkadaşlık kurarak, kadının kimlik
bilgilerini almak, sonra da bu ilişkiyi sömürmek.
•Sosyal medya hesaplarını karıştırmak ve buradaki bilgilerle
kadını denetlemek, tehdit etmek,
•Sosyal medyada kadını küçük düşüren, hakaret ve nefret
içeren paylaşımlarda, yorumlarda bulunmak.
Flört şiddeti: Çok sayıda ergen ve genç kadın, yaşıtı olan
erkek arkadaşı tarafından şiddete maruz kaldığı halde çoğunlukla yaşadıklarını anlamakta,
anlamlandırmakta ve şiddetin belirtilerini tanımakta zorluk çekiyor. Flört
şiddeti, korkutucu ve kafa karıştırıcı bir deneyimdir. İki kişinin birbirini
“çift” olarak tanımlamasının ardından erkeğin, genç kadını kontrol etmeyi,
denetlemeyi “hak” olarak görmesi, onun adına kararları vermek istemesiyle
başlar. Bu dönemde, kadının eski erkek arkadaşında da artan tehdit ve şiddet
söz konusu olabilir. Geleneksel bakış açısı, genç kadınların sıklıkla
kendilerini erkek arkadaşlarına itaat etmek ve onların dediklerini yapmak
zorunda hissetmesine neden olur. Bu durum, diğer sosyal aktivitelerden ve
arkadaşlardan vazgeçmesine, erkeğe öncelik vermesine ve ciddi bir yalıtıma yol
açar. Kimi arkadaş gruplarında “mutlaka kız veya erkek arkadaşın olmalı”
baskısının yaşandığı, ergen ve genç kadınların terk edilme korkusu nedeniyle
erkek arkadaşlarının şiddetine boyun eğdikleri görülür. Bazı durumlarda da aile
ya da çevre baskısı nedeniyle “erkek arkadaşın” varlığının saklanması gerekir.
Ergen ve genç kadın, yaşadığı şiddeti açıklayacak kişi ve ortam bulmakta zorluk
çeker, yaşadıkları karşısında ne düşüneceğini, ne hissedeceğini bilemez. Flört
şiddeti, yetişkinlikte yaşanan şiddetin uyarısı niteliğindedir.
Israrlı takip: Kadının kendisini güvende hissetmesini
engelleyen, şiddete uğrama korkusuna ve endişeye yol açan, kasıtlı bir biçimde
tekrarlanan, tehditkar tutum ve davranışlardır.
•Takip etmek, yoluna çıkmak, korkutmak, telefonla veya
teknolojik araçlarla rahatsız etmek,
•Kadına ait görsel ya da yazılı bir materyali yaymak,
•İnternette dolaşımını, ziyaret ettiği siteleri, sosyal medya
hesaplarını, elektronik posta, kısa mesaj ve diğer yollarla yaptığı haberleşme
trafiğini ve iletişimini gözetim altına
almak,
•Kadının evine ya da işyerine gizlice girmek, huzursuz etmek,
“rahat bırak” uyarılarına aldırmadan ısrarla peşinden gitmek,
•Toplum içinde küçük düşürmek,
•Sürekli hediye ya da çiçek almak veya göndermek,
•Eski sevgilinin arkadaş çevresiyle iletişim kurmak ve bilgi
almaya çalışmak, gibi davranışlar en sık
karşılaşılan ısrarlı takip biçimleridir.
Çocuklara ve ergenlere yönelik cinsel şiddet: Çocuklar, aile
içinde (ensest) veya aile dışında çok yaygın bir şekilde cinsel şiddete maruz
kalmaktadırlar. Çocukları cinsel yolla taciz eden kişilerin büyük bir
çoğunluğu, çocukların tanıdığı ve güvendiği kişilerdir. Çocuklar, cinsel
şiddete uğradıkları konusunda neredeyse hiç yalan söylemezler. Bu yüzden,
çocuklar yaşadıklarını açıklamaya çalıştıklarında (bu tür imalarda
bulunduklarında) onları yargılamadan dinlemek, onlara inanmak ve onların hep
yanında olduğumuzu hissettirmek gerekir.
Şiddetin Döngüsü
Her ilişkide aynı biçimde olmasa da, şiddet içeren
ilişkilerin önemli bir bölümünde, kadınları şiddet yaşantısının içinden
çıkmalarını zorlaştıran bir döngü bulunur. Şiddet döngüsü adı verilen bu
döngüyü tanımak, kadın olarak yaşadıklarımızı anlamlandırmamıza yardımcı olur.
1. Gerginliğin tırmanması aşaması: Fırtına öncesi sessizlik
dönemi olarak tarif edilebilir. Şiddet uygulayan erkek gerilim yaratır,
kıskançlık gösterir, küçük şeylerden kavga çıkarır, kadının tüm yaşamını
kontrol etmeye çalışır, psikolojik şiddet uygular. Kadın ise bu aşamada,
elinden geldiğince gerginliği azaltmaya çalışır.
2. Şiddet aşaması: İç veya dış sebeplerle şiddet uygulayan
erkeğin öfkesi birdenbire tırmanır;
erkek öfkesini kontrol etmez, fiziksel şiddet uygular ve şiddeti
uyguladıktan hemen sonra bahaneler sunmaya başlar. Fiziksel şiddetin başladığı
bu aşamada şiddetin boyutları değişebilir. Bu dönemde, kadının erkeğin öfkesini
yatıştırabilmesi mümkün değildir. Tek yapabileceği, kendisinin ve çocuklarının
yaşadıkları şiddetten en az zararla çıkmalarını sağlamak olabilir.
3. Balayı aşaması: Şiddet uygulayan erkek, kadının gönlünü
almaya çalışır, pişmanlığını dile getirir, özür diler, değişeceğine ilişkin
sözler verir, hediyeler alır, durumun
“normale” dönmesi için ilgili, sevecen ve yapıcı bir tutum sergiler. Kadın ise
erkeğin bu tutum ve davranışlarına inanmak ister, yeni bir şans verir. Fakat bu
dönemden sonra erkek tekrar gerilimi arttırıcı davranışlarda bulunur ve yeniden
birinci aşama olan, gerginliğin tırmanması aşamasına geçilir.
“Şiddet döngüsü” terimi, şiddetin kuşaktan kuşağa öğrenme ve
model alma yoluyla aktarıldığını anlatmak için de kullanılır. Her türlü şiddet,
öğrenilmiş, seçilmiş, denetlenebilen bir davranış biçimi olmasına rağmen, hem
şiddet uygulayan kişi hem de erkek egemen toplum tarafından yaygın bir biçimde
“kontrol edilemeyen ve irade dışı” bir davranış gibi gösterilmeye çalışılır.
Oysa şiddet seçilmiş yani iradi bir davranış biçimidir.
Erkeklerin Şiddeti Kadınları Nasıl Etkiler?
Şiddete maruz kalmanın, her kadında farklı etkileri
görülebilir. Bunlar, kadının edilgen ya da zavallı bir halde olduğunun
göstergeleri ya da zaman zaman kadınların kendilerine de sordukları gibi,
normal olmadıklarının göstergeleri değil, yaşadıkları ağır saldırı karşısında
verdikleri son derece doğal tepkilerdir.
Şiddetin kadınlar üzerinde kısa ve uzun vadeli, farklı boyutta etkileri bulunur.
Psikolojik etkileri
Korku, suçluluk, utanç, güçsüzlük, yalnızlık ve çaresizlik
hissetme, başkasına güvenmekte zorlanma, kendine olan saygıyı ve güveni
kaybetme, kendini önemsiz hissetme, sürekli tetikte olma, endişeli ve gergin
olma, sürekli kötü bir şeyler olacakmış duygusunu taşıma, uyaranlara aşırı
duygusal reaksiyonlar verme, kolay irkilme hali, tekrar eden kendine zarar
verme davranışları (kesme, jiletle doğrama, yaraları koparma vb.), intihar
düşünceleri ve teşebbüsleri, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozuklukları,
cinsel bozukluklar, uyku bozuklukları, öfke patlamaları, kirlenmişlik hissi,
başkalarından tamamen farklı olduğunu hissetme, kendini tamamen değişmiş,
kaybetmiş gibi hissetme, kendini yalnızlaştırma, tecrit etme, geri çekme,
kendini tekrar tekrar tehlikeli durumların içine sokma, şiddetin psikolojik
sonuçları arasındadır.
Psikolojik sonuçları değerlendirirken, birçok kadın için
yetişkinlikteki şiddetin ilk travma olmadığı, geçmişten de gelen çoğul
travmalar (çocukluk çağı ihmal ve istismarı gibi) söz konusu olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır.
Fiziksel etkileri
Yaralanmalar, kalıcı sakatlıklar, ölüm, yaşla artan kronik
ağrılar ve sağlık sorunları, düzenli olarak doktora gidilmesinin ve sağlığı
için gerekenlerin yapılmasının engellenmesi, düzenli beslenememe, sağlık
sorunlarının ihmal edilmesi, ruhsal sıkıntıların bedene yansıması, tiroit,
mide, sırt, baş ağrıları, bayılma atakları, geçici felçler, kürtaj, artan düşük
ve ölü doğum oranları, düşük ağırlıklı bebeklere sahip olmak şiddetin fiziksel
etkileri arasındadır.
Toplumsal etkileri
Toplumsal izolasyon, erken evlilik, erken annelik, anne ve
bebek kaybı, ciddi oranda okul ve iş devamsızlıkları, okul ve iş kayıpları,
ekonomik zarar (iş göremez durumda olmak), şiddetin bir sonucu olarak
yoksullaşma, bozulan aile ilişkileri, çocukların fiziksel, duygusal ve toplumsal
ihtiyaçlarına yeterli düzeyde cevap verememek şiddetin toplumsal etkileri
arasındadır.
Şiddetin Çocuklar ve Ergenler Üzerindeki Etkileri
•Çocuklar ve ergenler doğrudan şiddete maruz kalabilir
•Şiddete tanık olabilir (görmek, duymak veya sonrasında yaşananlarla
baş etmek zorunda kalmak)
•Kadınların şiddete maruz kaldığı ortamlarda çocukların
fiziksel, duygusal, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalma ihtimali erkek
şiddetinin olmadığı ortamlardan çok daha fazladır.
Şiddete uğrayan anneler, öfkeli, depresif, çaresizlik ve
ümitsizlik duyguları içinde, enerjisiz, başka bir bireyin ihtiyaçlarıyla
sınırlı şekilde ilgilenebilecek duygusal enerjiye sahip olabilirler.
Psikolojik etkileri:
Öfke, ölmekten ya da bir ebeveynin kaybından aşırı korku,
suçluluk duygusu (“koruyamadım”, “engelleyemedim”, “sebep oldum” vb.), düşük
özgüven, aşırı endişe, intikam duyguları, davranış problemleri, dikkat
dağınıklığı, uyuşma, ait olmama duyguları hissetme, kabus görme, uyku
bozuklukları, empati düşüklüğü, kişilik bozuklukları, saplantılı davranışlar,
fobiler.
Ebeveynlerinden veya onlara bakmakla yükümlü kişilerden
yeterli duygusal desteği alamayan çocukların gelişmeleri ciddi olarak sekteye
uğrayabilir. Toplumsal yaşamdan çekilip içlerine kapanabilir ya da öfke
kontrolü konusunda hayatları boyunca insanlarla ilişki kurmada zorlanabilirler.
Fiziksel etkileri:
Yaralanmalar, kalıcı sakatlıklar, ölme veya öldürme, sağlık
sorunları, düzenli sağlık kontrollerini ihmal etme, yetersiz beslenme, okul
devamsızlığı, okul başarısızlığı, intihar teşebbüsleri.
Kadınlar Neden İlişkide Kalıyorlar?
Kadınlar genellikle ilişkilerinin değil, şiddetin bitmesini
istiyorlar. İlişkinin bitmesini istediklerinde ise birçok engelle
karşılaşıyorlar. Defalarca ayrılmayı denemelerine karşın, şiddetin döngüsü veya
ekonomik, kişisel ya da toplumsal nedenlerden dolayı şiddet uygulayan kişiye
geri dönüyorlar.
Kadınlar için en tehlikeli dönem ayrılmaya çalışma dönemi
oluyor. Ayrılmaya çalışan kadınların büyük bir bölümü, ölümle sonuçlanabilen,
çok ağır şiddet biçimlerine maruz kalıyorlar. Ayrılmak isteyen kadın sadece
eşinden şiddet görmüyor. Eşin ailesinin (kaynana, kayınpeder, kayınbirader vb.)
yanı sıra kendi ailesi de kadına ayrılmaması yönünde baskı ve şiddet
uygulayabiliyor.
Kadınlar, aşağıdaki nedenlerden dolayı, şiddet yaşasalar
bile kendilerini ilişkide kalmak zorunda hissediyorlar:
Kişisel nedenler
Korku: Şiddet uygulayan kişinin kendisine, çocuklarına,
ailesine daha çok zarar vereceğinden, intikam alacağından, çocukları
göstermeyeceğinden korkmak, yalnız, güçsüz, çaresiz kalacağı için endişelenmek.
Tecrit: Maddi ve manevi destek alabileceği bütün kişiler ve
kurumlarla bağlarının sistematik bir şekilde koparılmış olması. Kanuni
haklarından ve gerçek alternatiflerinden haberdar olmamak, hayatta kalma ve
çocukları hayatta tutma çabalarının ve stratejilerinin bütün yaşam enerjisini
tüketmesi. Anbean, günbegün hayatta kalmaya çabalamaktan, daha geniş tabloyu ve alternatifleri
görememek.
Utanç: Yaşadığı şiddetten ve seçtiği ya da sahip olduğu
eşten utanmak.
Acıma: Şiddet uygulayanın kendisine ihtiyacı olduğunu,
kendisi olmasa intihar edeceğini, kendisine bakamayacağını, aç kalacağını
düşünmek; ona acımak.
Suçluluk: Şiddetin
kendi suçu olduğunu, başarısız olduğunu düşünmek. Yeterince iyi olamadığını,
yetersiz bir kadın, anne ve eş olduğunu düşünerek kendini suçlu hissetmek;
şiddetin kendisiyle ilgili olduğunu düşünmek.
Umut (patolojik): Her şeyin zamanla düzeleceği, şiddetin
duracağı ya da geçici olduğu inancı taşımak. Şiddetin sorumluluğunu üstlenme
eğilimi. Her şeyin her zaman kötü olmadığını, bazen de güzel günler, mutlu
anlar olduğunu tekrarlamak.
Şiddeti minimize etmek: Bütün erkeklerin şiddet
uyguladığına, bunun normal olduğuna ve çok önemli olmadığına yönelik savunmalar
yapmak.
Stockholm Sendromu (Travmatik Bağlanma): Adını 1973 yılında
İsveç’in Stockholm kentinde bir banka soygunu sırasında, soyguncular ve
rehineler arasında gözlemlenen ilişki biçiminden alır. Yoğun psikolojik ve
fiziksel şiddet ortamlarında oluşabilen psikolojik bir savunma ve baş etme
yöntemidir. Güç dengesizliğinin çok belirgin olduğu, şiddetin gelişigüzel
uygulandığı durumlarda saldırıya uğrayan kişi belirsizlik ve kontrolsüzlük
duyguları içinde yaşar; kaçamayacağı, çaresiz olduğu inancı geliştirir.
Şiddetin durduğu anlar bir ödül, hediye, iyilik, lütuf gibi algılanır. Bu
nedenle de şiddeti uygulayan kişiye karşı empati, şükran, sempati gibi olumlu
duygular gelişir; kişinin şiddet uygulayandan ayrılması zorlaşır. Şiddet sonucu
oluşan bu durumun geriye döndürülmesi, şiddetin durması ve yeni gerçekliklerin
oluşturulmasıyla mümkün olabilir. Günümüzde Stockholm Sendromu, kadınların
şiddet yaşadıkları ilişkiden uzaklaşmalarını zorlaştıran önemli psikolojik
sebeplerden biri olarak kabul edilir.
Ekonomik nedenler
•Ücretli bir işte çalışmıyor olmak.
•Ücretli bir işte çalışıyor olsa bile geçinebilecek kadar
para kazanamıyor olmak.
•Hem çocukların hem de kendisinin masraflarını ödeyemeyecek
durumda olmak.
•Kendisine ve çocuklara bakacak bir gelire sahip olmadığı
gerekçesiyle çocukların velayetinin kendisine verilmeyeceği düşüncesine sahip
olmak.
Toplumsal nedenler
•Ailevi, kültürel ve dini kısıtlamaların ve baskıların
olması. Ayrılmaması, dayanması, buna katlanması, böylece doğru olanı yapmış
olacağının telkin edilmesi ve kendisinin de bunu içselleştirmesi.
•Adli süreçlerden ve destek alabileceği diğer kurumlarla ilişki
kurmaktan çekinmek, bu kurumlardan yeterli desteği görememek, hatta caydırıcı
tavırlarla karşılaşmak.
•Boşanmanın getirdiği maddi ve manevi zorluklardan korkmak.
Erkek egemen toplumun boşanan kadına “iyi gözle” bakmaması yüzünden farklı
şiddet ve tacizlere maruz kalacağını düşünmek.
•Ailenin ve arkadaşlarının çoğu zaman destek olmamaları,
destek olmaya korkmaları, hatta kimi durumlarda kadınların ayrılmasını
engellemeye çalışmaları, “sen gel ama çocukların gelmesin, onlar o adamın
çocukları” gibi sözler sarf etmeleri.
•Türkçe bilmeyenlere ana dilinde bilgi ve destek verilmediği
için bu bilgi ve desteklere tek başına erişememek.
Çocuklarla ilgili nedenler
•Çocukları kaçırır, velayeti alır korkusu
•Çocuklara zarar verir, taciz eder korkusu
•Tek başına çocuklara bakamayacağı korkusu
•Çocukların babayla beraber büyümeleri gerektiği inancı,
babasız kalacağı korkusu
Stj. Av. Büşra Kanpalta
busrakanpalta@rkchukuk.com
KAYNAKÇA
www.morcati.org'tan alıntılar yapılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder