Gebeliğin sonlandırılması, insanlık tarihi boyunca
uygulanmış ve uygulanacak, tartışılmış ve tartışılacak sosyal bir olgudur.
Karşılaşılan sorunlar, ne mutlak yasaklar getirmekle ne de özgürce
sonlandırılmasına izin vermekle çözülmeyeceği de bilinen bir gerçektir.
Gerçekten de, tarih boyunca tüm hukuk sistemlerinde, bir tarafta ceninin yaşam
hakkı, diğer tarafta kadının anneliğe ilişkin tercihi arasında adil bir denge
kurmak zorunluluğu ile karşılaşılmıştır. Burada ne kadın anne olmaya
zorlanmalı, ne de insan potansiyeline sahip bir varlığa değersiz bir parça
olarak bakılmalıdır. Örneğin, her yıl binlerce kürtajın yapıldığı bir ülkede,
tıbbi zorunluluk dışında kürtajın yasaklanması doğrultusunda bir kanun
hazırlanıp yürürlüğe konulsa, sağlıklı bir sonuç alınamayacağı açıktır. Yani o
ülkede kürtaj perde arkasına inecek ve sağlıksız şekilde yapılmaya devam
edilecekse, tamamen yasaklamanın bir anlamı olmayacaktır. Esasen çocuk düşürme
suçu, neslin devamını teminat altına alan ve sağlıklı bireylerin yetişmesine
vesile olan suç tanımlarıdır. Gerçekten de, insanlığın devamı ancak çocukların
güvenli bir şekilde dünyaya gelmeleriyle mümkündür. Günümüzde çeşitli sosyal,
kültürel ve ahlaki sorunların artmasına paralel olarak çocuk düşürme ve kürtaj
uygulamalarının arttığı da görülmektedir. Çocuk düşürmenin veya aldırmanın anne
sağlığına, aile kurumuna, toplumun menfaatlerine yönelik zararları, ortaya
konulan tıbbi ve sosyolojik çalışmalarla ortadadır. İşte bu ve benzeri sosyal
problemlerin önüne geçebilmek amacıyla, hukuk sistemimizde, 27.05.1983 tarihli
2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, kadının rızasıyla on haftayı
aşmayan gebeliğinin, tıbbi yolla sona erdirilmesine ve yine süreye bağlı
olmaksızın tıbbi zorunluluklarla gebeliğin sona erdirilmesine yasal olarak
imkan tanımıştır. Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, gebelik süresinin on
haftayı aşan gebeliklerin anne adayı tarafından sonlandırılmasını çocuk düşürme
suçu olarak düzenlemiştir (m.100).
Çocuk düşürme suçu TCK
m.100’de düzenlenmiştir. Buna göre Kanun'da ''Gebelik süresi on
haftadan fazla olan kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi hâlinde, bir yıla
kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.'' ifadesi yer almaktadır. Kişinin gebeliği şahsi ve özgür iradesiyle
sonlandırabileceği yasal süre 10 haftadır. TCK m. 100’e göre gebelik süresinin
10 haftadan fazla olması durumunda gebe kadın çocuğunu bilerek düşürürse 1 yıla
kadar hapis cezası veya adli para cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiştir.
A. Suçun Konusu
Suçun konusunu, suçun maddi ve hukuki konusu olmak üzere iki farklı
şekilde incelemek mümkündür.
1. Maddi Konu
Çocuk düşürme suçunun maddi konusu
cenindir. Dolayısıyla bu suçun oluşması için kadının öncelikle ‘gebe’ olması
gerekir. Yoksa suçun konusunun yokluğundan bu suç oluşmayacaktır. Örneğin, mahalledeki dedikodulara aldanıp biraz kilo almış kızını tekmeleyerek döven
babaya çocuk düşürmeden veya bu suça teşebbüsten değil, kasten yaralama
fiilinden cezalandırılması yoluna gidilecektir. Keza çocuk düşürme suçunun
işlenmesiyle, suçun konusu olan ceninin düşmesinden bahisle bir zarar meydana
geldiğinden, bu suç bir zarar suçudur (Özgenç, 2015:212).
2. Hukuki Konu
Çocuk
düşürme suçunun hukuki konusu, suç ile korunan hukuki değer ile aynıdır. Yani
öncelikle ceninin yaşama hakkıdır.
B. Fail
Çocuk düşürme suçunun faili, ceninin göbek kordonuyla bağlı olduğu anne
adayı, yani gebe kadındır. Dolayısıyla herkes bu suçun faili olamayacağından
burada özgü faillik söz konusudur (Hafızoğulları vd., 2015:146). Örneğin
gebelik süresi 10 haftadan fazla olan bir kadın, gebeliği sonlandırmaya tesir
edici bir hap yutması durumunda çocuğunu düşürürse, çocuk düşürme suçunun
faili, cenini vücudunda taşımış olan gebe kadın olacağında kuşku yoktur. Eğer
yuttuğu hap, gebe kadının da ölümüne sebebiyet verirse, tartışılacak iki husus
vardır. Birincisi, gebe kadının ölmesinin ceza hukuku açısından değeri;
ikincisi ise, çocuk düşürme suçunun failinin tespitidir. İlk olarak, kadının
ölmesi durumu herhangi bir suçu oluşturmayacaktır; çünkü, intihar suç olmadığı
gibi, buna dikkatsiz ve özensiz davranışlarla sebep olmak da, suç olarak
düzenlenmiş değildir. Ceninin düşmesi fiili ise, çocuk düşürme suçunu
oluşturmakla birlikte, faili artık hayatta olmadığından bir yaptırım
uygulanması mümkün olmayacaktır. Burada tartışılacak bir diğer husus, gebe kadının
ceninden önce ölmesidir. Bu durumda da, gebe kadın fail sayılıp sayılmayacağı
tartışılabilir. Kanaatimizce, icra hareketleri gerçekleştirildiğinde failin
hayatta olması yeterli olacağından, hapı içme anında icra hareketleri başladığı
için çocuk düşürme suçu tamamlandığında gebe kadın hayatta olmasa da, bu suçun
faili sayılacaktır.
C. Mağdur
Çocuk düşürme suçunun mağduru ise, öğretide tartışmalıdır.
Yılmaz’a göre, mağdur suçun konusunun ait olduğu kişi olduğundan bu suçun
mağduru ceninin anne ve babasıdır (Yılmaz, 2001:718). Konan’a göre ise, anne
adayı ve cenin birlikte mağdur durumundayken (Konan, 2008:323),
Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/ Tepe’ye göre ise, bu suçun mağduru genel olarak
toplum ve devletken; gebe kadın bu suçun hem mağduru hem de suçtan zarar görenidir
(Özbek vd., 2015:307).
Gebelik süresinde aranan 10 haftalık süreye, TCK istisnai bir hal
getirmiştir. O da kanunun m.99/6’da düzenlenmiştir. Buna göre, “Kadının mağduru
olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak
ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak,
bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona
erdirilmesi gerekir.” Bu düzenlemeyle cinsel dokunulmazlığına yönelik bir fiil
sonucu gebe kalan kadın, gebelik süresi 20 haftayı aşmadan ancak hastane
ortamında ve yetkili hekim marifetiyle gebeliğini sonlandı-rabilecektir.
Burada tartışılması gereken iki husus mevcuttur. Birincisi, cinsel saldırı
sonucu gebe kalan kadın, gebelik süresi 10 haftadan fazla ve 20 haftadan az
iken, kendi imkanlarıyla çocuğunu düşürmesi halidir. Bu durumda kadın, çocuk
düşürme suçundan mı sorumlu tutulacaktır, yoksa TCK m.99/6’nın uygulama alanı
bulması mümkün müdür? Kanaatimizce, her ne kadar TCK m.99/6; cinsel saldırı
sonucu gebe kalan kadına çocuğunu aldırması için, yirmi haftalık bir gebelik
süresi tanımış olsa da, bunun ancak hastane ortamında yapılmış olması bir
cezasızlık sebebidir. Dolayısıyla gebe kadın, çocuk düşürme suçundan sorumlu
tutulmalıdır.
Çocuk düşürme suçu, ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun kanuni
tanımında geçen “çocuğunu isteyerek düşürmesi” ibaresi, bu suçun ancak doğrudan
kastla işlenebileceğini ifade etmektedir. Dolayısıyla bu fiillerin olası kastla
işlenmesi halinde, cezai sorumluluğu bulunmayacaktır (Özbek, 2015:308). Kadının
gebe olması ve gebelik süresinin 10 haftadan fazla olması kast bilgisi
içerisinde mütalaa edilmelidir. Başka bir ifadeyle, doğrudan kastta, fail
hareketiyle kanuni tanımda düzenlenen haksızlığı gerçekleştireceğini kesin
olarak bilmesi veya öngörmesi gerektiğinden; kadın da en azından 11. haftalık
gebe olduğunu bilgisine sahip olması gerekecektir. Aksi durumda kadının bu
bilgiyi bilmediği ya da kesin olarak öngörmediği somut olaydan
anlaşılabiliyorsa, bu suç oluşmamış olacaktır. Mesela intihara teşebbüs eden
bir gebe kadının, çocuğunun ölmesini kabullenmiş olması, ‘düşerse düşsün’
demesi ve bilahare kadının kurtulup çocuğunun düşmesi durumunda, yine çocuk
düşürme suçu doğrudan kastla işlenmediğinden bu suç oluşmayacaktır. Ya da
madde bağımlısı kadının aldığı alkol veya uyuşturucu maddeden ceninin zarar
göreceğini öngörüp neticeyi kabullenerek ‘düşerse düşsün’ demesi de, bu suçu
oluşturmayacaktır. Keza suçun kanuni tanımında taksirle bu fiilin
işlenebileceği düzenlenmediği için bu suç taksirle işlenemeyecektir (TCK,
m.22/1). Başka bir ifadeyle taksirle çocuk düşürmeye yönelik fiillerin cezai
sorumluluğu bulunmamaktadır. Mesela, gebe olduğunu bilmeden alınan ilaçların
düşük yapmasına sebep olması, çocuk düşürme suçunu oluşturmayacaktır.
G. Suçun Tamamlanması
TCK m.100’de düzenlenen çocuk düşürme suçu, neticeli bir suç olduğundan,
ancak çocuğun düşmesiyle bu suç tamamlanmış sayılmaktadır.
- Çocuk Düşürme suçunun takibi şikayete tabi değildir. Görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.
Stj. Av. Büşra KANPALTA
busrakanpalta@rkchukuk.com
KAYNAKÇA
https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/cocuk-dusurtme-veya-kurtaj-sucu-cezasi-nedir.html
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/kusbd/article/viewFile/5000198832/5000171707
www.mevzuat.gov.tr
http://www.tugsanyilmaz.av.tr/ceza-hukuku/kurtaj-cocuk-dusurme-ve-cocuk-dusurtme-suclari
Yorumlar
Yorum Gönder