Kısırlaştırma
Madde 101- (1) Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın
kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından
yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır.
(2) Rızaya dayalı olsa bile,
kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde,
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Türk Hukuku’nda gebeliğe son verilmesi, kısırlaştırma
(sterilizasyon) ve dolaylı olarak hadımlaştırma (kastrasyon) eylemlerine
ilişkin hususlar 24.5.1983 tarih ve 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında
Kanun’da1 (Kısaca NPHK.) düzenlenmiştir. Bu konuya ilişkin ayrıntılar ise söz
konusu Kanun’a dayanılarak çıkarılan 14.11.1983 tarih ve 83/7395 No’lu Rahim
Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin
Tüzük’te( Kısaca Tüzük) düzenlenmiş bulunmaktadır. Türk Hukuku’nda 1965 yılına
kadar her türlü gebeliğin sona erdirilmesi mutlak olarak yasaklanmışken, 3 1965
yılında 557 sayılı “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’’, gebeliğin tıbbi
zorunluluk durumunda sona erdirilmesini kabul eden hükümler getirmişti.
24.5.1983 tarih ve 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, 557 sayılı
Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’u yürürlükten kaldırmış ve Türk Hukuku’na
ayrıca isteğe bağlı olarak gebeliğin sonlandırılmasını içeren hü-kümler
getirmiştir. 01.6.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 26.9.2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler’’i düzenleyen “İkinci Kitabı’’nın
“Kişilere Karşı Suçları’’ düzenleyen “İkinci Kısım’’ın “Beşinci Bölüm’’ü “Çocuk
Düşürtme, Düşürme veya Kısırlaştırma’’ başlığını taşımaktadır. Bu bölüm altında
5237 sayılı TCK.’nun 99.maddesi “çocuk düşürtme’’ suçlarını, 100.maddesi “çocuk
düşürme’’ suçunu ve 101.maddesi ise “kısırlaştırma’’(sterilizasyon) suçunu
düzenlemektedir. 765 sayılı önceki Türk Ceza Kanunu da bu suçları kişilere
karşı suçlar bölümünde, “Çocuk Düşürme ve Düşürtme’’ başlığı altında
düzenlemişti. Yasa’da hadımlaştırma (kastrasyon) eylemi bir suç olarak
düzenlenmemiştir. 2827 sayılı NPHK.’nun 2/4. maddesine göre, bu Kanunun
öngördüğü haller dışında gebelik sona erdirilemez ve (kısırlaştırma) sterilizasyon
veya (hadımlaştırma) kastrasyon işlemleri yapılamaz. Tüzük’e göre, gebeliğin
sona erdirilmesi deyimi rahim tahliyesini, sterilizasyon deyimi ise kadınlarda
tüp ligasyonunu (tüplerin bağlanmasını), erkeklerde vazektomiyi (erkeğin
tohum kanallarının ameliyatla bağlanmasını) ifade etmektedir.
KISIRLAŞTIRMA SUÇU (STERİLİZASYON)
Türk Ceza Kanunu’nun 101.maddesinde düzenlenmiştir. Sterilizasyon, bir erkek veya kadının çocuk yapma yeteneğinin cinsel
ihtiyaçlarını tatmine engel olmadan yok edilmesi için yapılan müdahaledir.
N.P.H.K. kastrasyonu (hadımlaştırma) tanımlamamakta, fakat 4.maddesinin son
fıkrasında bir ameliyatın seyri sırasında tıbbi zorunluluk nedeniyle bir
hastalığın tedavisi için kastrasyonu gerektiren hallerde, kişinin rızasına
bakılmaksızın kastrasyon ameliyesinin yapılabileceği hükmünü taşımaktadır.
N.P.H.K.’nun sterilizasyon tanımından da yorum yoluyla dolaylı olarak
çıkarılabileceği üzere kastrasyon, kişinin çocuk yapma yeteneğinin cinsel
ihtiyaçlarını tatmine de engel olacak şekilde yok edilmesidir. Diğer deyişle
kastrasyon, “kişinin cinsel salgı bezlerinin alınması suretiyle cinsel
faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona erdirilmesi amacını
taşıyan tıbbi bir müdahaledir.’’ Türk Ceza Kanunu’nda hukuka aykırı
hadımlaştırmayı (kastrasyon) özel olarak suç tipi haline getiren bir düzenleme
yoktur. Kısırlaştırma fiilini ayrı suç tipi olarak kabul eden anlayışta, daha
ağır fiil olan hadımlaştırmanın ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemiş olması
anlaşılamaz. Bu durumda kanaatimizce, fail TCK.’nun 87/(2) maddesindeki ağır
yaralama suçunu işlemiş olacaktır.
TCK.’nun 101.maddesindeki düzenlemeye göre
kısırlaştırma suçu da rızaya dayalı ve rıza olmaksızın iki biçimde işlenebilir.
Rıza olmaksızın bir kadın veya erkeği kısırlaştırma (sterilizasyon) eyleminin
faili, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rızaya dayalı
olsa bile, kısırlaştırma eyleminin yetkili olmayan bir kişi tarafından
işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur
(TCK.101/(2)
1. RIZASIZ KISIRLAŞTIRMA SUÇU
Türk Ceza Kanunu’nun 101/(1). maddesine
göre bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse
cezalandırılır.
I. Suçla Korunan Hukuki Menfaat
Anayasa’nın 17.maddesine göre
herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut
bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Bu nedenle “sağlık hakkı kapsamında yapılan müdahaleler kişinin yaşam, sağlık
ve vücut bütünlüğüne ve kendi geleceğini belirleme hakkı na müdahale
oluşturur.’’ Kısırlaştırma suçuyla korunan hukuksal yarar da kişinin üreme
yeteneğinin korunması özelinde beden dokunulmazlığı hakkıdır.
II. Fail ve Mağdur
Herhangi bir kişi bu suçun faili olabilir. Fakat yetkili
olmayan kişinin fail olması cezada artırım nedenidir. Bu nedenle suçun temel
şeklinde fail ancak kısırlaştırma işlemini yapmaya yetkili kişi olabilir; bu
durumda da özgü suç niteliği oluşur. Fail ve mağdur sıfatı birleşemez; diğer
deyişle kişinin kendini kısırlaştırması suç değildir. Kısırlaştırma suçunun
mağduru üreme yeteneğine sahip kadın veya erkektir. Üreme yeteneği bulunmayan
kadın veya erkek üzerinde bu suç işlenemez.
III. Fiil
Rahim Tahliyesi ve
Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’e göre
sterilizasyon(kısırlaştırma) deyimi kadınlarda tüp ligasyonunu (tüplerin
bağlanmasını), erkeklerde vazektomiyi (erkeğin tohum kanallarının ameliyatla
bağlanmasını) ifade etmektedir (Tüzük.md.2/b,c). Kısırlaştırmanın
hadımlaştırmadan farkı yukarıda da açıklandığı gibi kişinin cinsel arzu ve
faaliyet yeteneğine son vermemesidir. Aksi takdirde fiil kısırlaştırma suçunu
değil, ayrı bir hadımlaştırma suç tipi bulunmadığından yaralama suçunu
oluşturur. N.P.H.K.’nun 4/2. ve Tüzük’ün 10. maddesine göre kısırlaştırma
(sterilizasyon) ameliyatı, tıbbi sakınca olmadığı takdirde reşit kişinin isteği
üzerine yapılır. N.P.H.K.’ndaki “tıbbi sakınca olmaması’’ koşulu TCK.’nun
101.maddesinde suçun kanuni tanımında yer almamıştır; dolayısıyla bu suçta
aranmaz. Ancak, kişi kısırlaştırmayı istese veya buna razı olsa bile yapılacak
tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu sağlayabilmesi için söz konusu tıbbi
sakıncalar konusunda kişinin aydınlatılması zorunludur. Kişi, bu tıbbi
sakıncalar konusunda aydınlatılmış olmasına rağmen kısırlaştırmayı
istediğinde veya buna razı olduğunda N.P.H.K.’na aykırı bir kısırlaştırma fiili
bulunmasına karşın, bu hukuka aykırı fiil TCK.’nun 101/(1). maddesindeki
kısırlaştırma suçunu oluşturmaz. Aksinin kabulü kıyas yapmak olur. Yine
N.P.H.K.’na göre reşit olmayan bir kişiye kısırlaştırma ameliyatı
yapılamayacaktır. Ancak, bu husus da TCK.’ndaki suç tipinde yoktur. Dolayısıyla
TCK.’nun 101.maddesindeki kısırlaştırma suçu açısından rıza açıklayacak kişinin
reşit olması da aranmaz. Yasa koyucunun kısırlaştırma suçu açısından
N.P.H.K.’nda olduğu gibi reşit olmayı suçun yasal unsuru sayması gerektiği kanaatindeyim.
Ancak, rızanın ister suçun kanuni tanımında yer alan bir unsur isterse de
suçun nesnel unsuru olarak hukuka uygunluk nedeni olsun- geçerli olabilmesi
için kişinin rıza açıkladığı konuda ehil olması zorunludur. Rıza konusu hakkın
sahibi olan kişi, korunmasından vazgeçmek istediği hukuksal çıkarın kendisi
açısından taşıdığı anlam ve önemi kavrayabilme yeteneğine sahip değilse
açıkladığı rıza geçerli değildir. Yine N.P.H.K.’na göre eğer kişi evli ise
eşinin de izninin alınması zorunluluğu vardır (NPHK.md.6/2, Tüzük.md.13/2).
TCK.’ndaki suç açısından ise eşin rızası aranmaz; kişinin kendisinin rızası
fiilin suç oluşturmaması için yeterlidir. Reşit kişi vesayet altındaysa vasinin
de izni gerekmektedir (Tüzük.md.15). Kanaatimizce rıza bu suçta da suçun yasal
unsuru olup, hukuka uygunluk nedeni değildir. N.P.H.K.’nun 8. maddesinde
önceden yer alan, fiillerin daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde failin
“ağır para cezası’’ ile cezalandırılacağı hükmü, N.P.H.K.’nun 8.maddesinde
23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun’un 401.maddesi ile yapılan değişiklikle
maddeden çıkarıldığından, artık N.P.H.K. kapsamında da bir suç oluşmamaktadır.
IV. Hukuka Uygunluk Unsuru
Tıbbi zorunluluk durumu TCK’nun 25/(2).maddesindeki
zorunluluk hali hukuka uygunluk nedenini oluşturabilir.
V. Manevi Unsur
Suçun
taksirli şekli yoktur; kasten işlenebilir. Olası kastın varlığında cezada
indirim yapılır (TCK.21/(2).
VI. Suçu Etkileyen Nedenler
Rızasız kısırlaştırma
eylemi, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından
yapılırsa ceza üçte bir oranında artırılır (TCK.101/(1)). Kadınlara
kısırlaştırma ameliyatı yapma yetkisine kadın hastalıkları ve doğum uzmanları
ya da genel cerrahi uzmanları sahiptir. Erkeklere kısırlaştırma ameliyatını
ise, üroloji, kadın hastalıkları ve doğum ya da genel cerrahi uzmanları ile bu
konuda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca açılan eğitim merkezlerinde kurs
görerek yeterlik belgesi almış pratisyen hekimler yapabilirler (Tüzük.md.10).
VII. Suçların İçtimaı
Failin varmak istediği sonuç, diğer deyişle hareketinin
maksadı, mağduru kısırlaştırmak olmayıp, onu yaralamak olmasına karşın,
yaralamak fiili nedeniyle mağdur çocuk yapma yeteneğini kaybederse TCK.’nun
87/(2),c maddesindeki netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu gerçekleşir.
Ancak failin maksadı kısırlaştırma olup da kısırlaştırma fiili nedeniyle mağdur
ölür veya bedensel zarara uğrarsa ayrıca taksirle öldürme ya da taksirle
yaralama suçları da söz konusu olur. Bu durumda fail hem tamamlanmış veya
teşebbüs derecesinde kalmış kısırlaştırma suçundan hem de adı geçen suçlardan
birden fazla ceza alabilir. Her ne kadar 5237 sayılı TCK.’nun 101.maddesinin
gerekçesinde “kısırlaş- tırma ameliyesinin kişinin ölümüne veya bedensel bir
zarara neden olması halinde, failin netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin
hükümler çerçevesinde sorumluluğu cihetine gidileceğinde kuşku yoktur’’
denmişse de kanaatimce kuşku vardır. Çünkü TCK.’nun 101.maddesinde düzenlenmiş
kısırlaştırma suçunun netice sebebiyle ağırlaşmış şekline Yasa’da yer
verilmemiştir. 765 sayılı TCK.’nda kısırlaştırma suçunun yer aldığı 471.maddede
kısırlaştırma fiilinin mağdurun ölümüne veya bedensel bir zararına neden olması
halinde failin ayrıca 765 sayılı TCK.’nun 452. ve 456.maddelerine göre
cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştı. Söz konusu 452.maddede yaralama
kastının aşılması suretiyle insan öldürme suçu, 456.maddede ise netice
sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu yer almakta idi ve fail bu nedenle hem
tamamlanmış veya teşebbüs derecesinde kalmış kısırlaştırma suçundan hem de adı
geçen suçlardan gerçek içtima hükümlerine tabi olabilirdi. VII. İştirak Genel
kurallara tabidir ancak özgü suç şeklinde buna iştirak eden diğer kişiler ancak
azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulurlar (TCK.40/(2)
VIII. Yaptırım
Temel şeklinde
üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası olup, nitelikli şeklini oluş- turan,
fiilin kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından
işlenmesinde ceza üçte bir oranında artırılır.
2. RIZAYA DAYALI KISIRLAŞTIRMA SUÇU
Yukarıda açıklandığı üzere rıza,
aslında kısırlaştırma fiilinin kısırlaştırma suç tipine uygunluğunu engelleyen
bir yasal unsurdur. Fakat bazı durumlarda mağdurun rızası olsa dahi kısırlaştırma
suçunun işlendiğinden söz etmem mümkündür. TCK m.101/2 ‘ de rızaya dayalı olsa
dahi kısırlaştırma işleminin yetkili olmayan bir kişi tarafından yapılması
halinde failin cezalandırılacağına işaret edilmiştir. Dolayısıyla mağdur rıza
gösterse de yetkili olmayan bir kimse kısırlaştırma yapmamalıdır.
Bazı
hallerde mağdurun rızasını alabilmek mümkün değildir. Örneğin,
hastanın bilinci kapalı olduğu kendisinden rıza alınması mümkün olmayabilir. Bu
durumda eğer söz konusu işlem sağlık açısından kesinlikle yerine getirilmesi
gerekiyorsa hastanın varsayılan rızasına dayanarak hekimin müdahale etmesi
mümkündür. Buna dayanarak hastaya müdahalede bulunan hekim
cezalandırılmayacaktır. Yetkili kişilerin kimler olduğu yukarıda açıklandığı üzere
Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine
İlişkin Tüzük’ün 10.maddesinde belirlenmiştir.
Stj. Av. Büşra KANPALTA busrakanpalta@rkchukuk.com
Yorumlar
Yorum Gönder