Ana içeriğe atla

Tefecilik Suçu


ÖZ: “Tefecilik suçu” Türk Hukukunda ilk olarak 2279 sayılı “Ödünç Para Verme İşleri Kanunu”nun 17. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu hüküm 5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu (TCK)”nun yürürlüğe girmesine kadar uygulanmıştır. Bu dönemde, özellikle “Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (90 sayılı KHK)”nin bağlayıcı olan tanımlarının gözetilmesi nedeniyle kendi içinde tutarlı ve yol gösterici içtihatlar ortaya çıkmış; bu sayede, anılan suçun uygulanmasında ciddi bir sorun yaşanmamıştır. Oysa TCK’nin 241. maddesinde yeniden vazedilen suçun yorumlanmasında, 90 sayılı KHK’nin uygulanabilirliğinin kalmadığı tezine dayanılması nedeniyle -tefecilik meslek edinilmiş olsun veya olmasın- kişiler arasında gerçekleşen adi veya ticari her türlü para ödüncü sözleşmesinin suç olarak kabul edilmesine yol açan, adil ve hukuki olmayan bir durum ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda, suçun yapısal unsurları incelenmiş; genel hatlarıyla suçla ilgili bilgiler verilmiştir. 

(1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (TCK m.241)

         Gerekçe: Madde metninde tefecilik fiili suç olarak tanımlanmıştır. Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, ''senet kırdırma'' denen usulle de işlenebilir. Örneğin: Henüz vadesi gelmemiş bir bononun, vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın verilmesi durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır. 
        İzlenen suç politikası gereği, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi cezalandırılırken, buna karşılık ödünç para alan kişi cezalandırılmamaktır.

SUÇUN KONUSU:

     Suçun konusu, hareketin üzerinde gerçekleştiği şeyi ifade eder. TCK m. 241'de, ''kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi'' ifadesi kullanılmaktadır. Dolayısıyla tefecilik suçunun konusu paradır. Paradan gayri verilen herhangi bir menfaat, kazandırma, altın, taşınır veya taşınmaz mal vs. bu suçun konusunu oluşturmaz. Para kelime anlamıyla ''Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kağıt veya metal ödeme aracı'' demektir.
   
  1567 sayılı Paranın Kıymetinin Korunması Hakkında Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin ''Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın'' 2/e maddesine göre,'Türk parası 'Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre Türkiye'de tedavülde bulunan veya tedavülden kaldırılmış olsa bile değiştirme süresi dolmamış olan paraları'' ifade eder. Madde metninden anlaşılacağı gibi para, Türkiye Cumhuriyeti'nde tedavülde bulunan Türk Lirası ve yabancı paraları ifade eder. Yani paranın Türk ya da yabancı para cinsinden olması sonuca etkili değildir. Önemli olan paranın tedavül kabiliyetinin olmasıdır.
  
   Uygulamada, altının, para olmayıp paranın değerinin endekslendiği bir değer rezervi olduğu gerekçesiyle tefecilik suçu anlamında para olarak sayılmayacağı kabul edilmektedir.

SUÇUN FAİLİ:

     TCKm. 241'e göre ''Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi'' cezalandırılmaktadır. Görüldüğü gibi tefecilik suçunun faili ödünç para veren kişidir. Dolayısıyla tefecilik suçunun faili herkes olabilir. Tefecilik suçu bu noktada özgü suç değildir. Ayrıca bu suçun belirli kişiler tarafından işlenmesi, bu suç bakımından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmamaktadır. Suçun kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde verilecek cezada bir arttırım söz konusu olmayacaktır. Failin sıfatı nitelikli hal olarak görülmemiştir.

    Tüzel kişiler, tefecilik suçunun faili olmayacaktır. (TCK m. 20) Ancak şartların varlığı halinde tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri yoluna gidilebilecektir.

SUÇUN MAĞDURU ve SUÇTAN ZARAR GÖRENİ:

       İhtiyaç içinde ivaz karşılığında ödünç para alan kişinin sıfatının çoğu kez Yargıtay kararlarında ''şikayetçi'', ''mağdur'',  ''tanık'' sıfatı izafe edildiği gözlenmektedir. Özellikle 4.C.D, ödünç para alan kişinin tanık sıfatıyla çağırılıp dinlenmesini son kararlarında vurgulamaktadır: ''tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla başkalarına ödünç para vermesiyle tamamlanacağından, tanıklara hangi tarihte faiz karşılığı para aldıklarının açıkça sorulup açıklattırılarak suç tarihinin saptanması gerektiğinin gözetilmemesi.'' 4. C.D., 30.05.2011-4059/7235
   
   Öğretide ise para darlığı çeken, acil paraya gereksinimi olan, bu ihtiyacını banka ya da kredi kuruluşlarından temin edemeyen ve muhtaçlığı nedeniyle tefecinin kucağına düşen kişinin ''mağdur'' olduğu şeklinde ifadeye yer verildiği görülmekte ancak bu mağduriyette haklılık bulunmadığı da belirtilmektedir: ''Ödünç para alan kişinin cezalandırılmaması, bu ödünç para verme işlemi dolayısıyla mağdur edildiğinin kabulünü gerektirmemektedir. Tefeciliği suç olarak tanımlayan kanun hükümlerinin, ivaz karşılığı ödünç para almak isteyen kişileri de koruyucu bir fonksiyon taşıdığı muhakkaktır. Ancak bu realite, ivaz karşılığı ödünç para alan kişinin mağdur olarak kabulüne haklılık kazandırmaz. Kanımızca, tefecilik suçunun mağduru, toplumu oluşturan  ve istikrarlı makro ekonomide yararı bulunan herkestir.
   
  Suçtan zarar görenin ise, Maliye Hazinesi olduğu Yargıtay kararlarında belirtilmiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin bir kararında, ''Sanığa yüklenen tefecilik suçunun mağdurunun vergi gelirinden mahrum kalan hazine olduğu... '' ifadelerinde bulunmuştur.

FİİL:

     TCK m.241 maddenin açık hükmü gereğince, tefecilik suçunun oluşumu için failin fiili, ''kazanç sağlama amacıyla ödünç para verilmesidir.'' Ödünç verme, kelime anlamıyla ''ileride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen para'' anlamına gelmektedir. Kanunda tanımlanan tefecilik fiili ise belirli bir vadeye bağlı olarak ve kazanç temin etme amacıyla ödünç para verilmesidir. Dolayısıyla salt ödünç para verilmesi tefecilik suçunu oluşturmayacaktır. Önemli olan kazanç elde etmenin varlığı, yani tefecilik kastıdır. 

   Para dışında ödünç verilen şeyler karşılığında elde edilen kazanç tefecilik sayılmaz. Örneğin aldığı çek karşılığında tarlasını sürmesi için traktörünü ödünç veren failin eyleminde suç oluşmamıştır. Çünkü ödünç verilen şey para cinsinden bir meta değildir. Yinlersek yasal terim olarak ''ödünç para vermek'' öngörüldüğünde, mal, ürün vb. gibi şeylerin verilmesi ve karşılığında kazanç olarak para, eşya, hizmet elde edilmesi halinde tefecilik suçu oluşmaz. Suç ancak ödünç verilen para karşılığı, daha çok para, ödünç verilen paranın değerini aşan ürün ve mal elde edilmesi tefecilik suçunu oluşturur.

   Kazanç sağlamanın işin doğasından kaynaklandığı hallerde tefecilik suçu oluşmayacaktır. Örneğin döviz olarak borç verilmesi ve daha sonra da dövizin değerinin aşırı yükselmesi halinde, kazanç sağlanmasına rağmen tefecilik suçu oluşmayacaktır.

NETİCE:

      Tefecilik suçu, kazanç karşılığı ödünç paranın verilmesiyle oluşur. Kazanç sağlanması önemli değildir. Paranın verilme şekli de önemli değildir, doğrudan veya havale yoluyla teslim suretiyle de paranın verilmesi tefecilik suçunun oluşumu bakımından yeterlidir. 

    Ödünç para verilmişse, suç tamamlanmıştıur. Henüz para verilmemiş ama vermeye yönelik doğrudan icra hareketine başlanmış, failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamamış ise suç teşebbüs aşamasında kalmıştır.

   Tefecilik suçunun oluşumu için paranın verilmesi yeterli olup ayrıca neticenin gerçekleşmesi aranmadığından tefecilik suçunun sırf hareket suçu olduğunu söyleyebiliriz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus birden fazla defa ödünç para verilmesi halinde suç tarihinin ne olacağıdır. Bu durumda suç tarihi en son paranın  verildiği tarih olarak kabul edilmektedir.
            
                                                                           Stj. Av. Büşra KANPALTA

 Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Y.5.C.D
E. 2014/5743
K. 2014/6848
T. 19.6.2014

ÖZET : Sanık hakkında görülen dava tefecilik suçuna ilişkindir. Tefecilik suçunun “kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi …” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, bu sebeple suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda tefecilik suçunu birden fazla kez ve birden fazla kişiye karşı işlediği anlaşılan sanık hakkında ayrı suç değil, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekir.

DAVA : Tefecilik suçundan sanık M. Ş.`in, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 241/1. ( üç kez ) maddesi gereğince 3 yıl hapis cezası ( üç kez ) ile cezalandırılmasına dair, Erbaa Asliye Ceza Mahkemesi`nin 6.11.2012 tarihli ve 2009/326 Esas, 2012/506 Sayılı Kararının;
Mahkemece sanık hakkında her üç müştekiye yönelik eylemleri sebebiyle üç ayrı tefecilik suçundan ceza verilmiş ise de, 5237 Sayılı Kanunun 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun oluşabilmesi için birden fazla kişiye sistemli ve sürekli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesi gerekmekte olup, mağdur sayısınca ayrı suç oluşmayacağı gözetilmeksizin sanık hakkında yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 22.4.2014 gün ve 94660652-105-60-0673-2014.8279.28257 Sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR : 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK`nın 241. maddesinde tefecilik suçunun “kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi …” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, bu sebeple suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda tefecilik suçunu birden fazla kez ve birden fazla kişiye karşı işlediği anlaşılan sanık hakkında ayrı suç değil, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği ve kanun yararına bozma talebinin bu gerekçeye dayalı olarak yerinde görüldüğü anlaşıldığından talebin kabulüyle,

SONUÇ : Erbaa Asliye Ceza Mahkemesince verilen 6.11.2012 gün ve 2009/326 Esas, 2012/506 Sayılı Kararın CMK`nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra ( d ) bendinin verdiği yetkiyle; hükmün ( A ) bendinde 5237 Sayılı TCK`nın 241/1. maddesi uyarınca sanığa tayin olunan 3 yıl hapis cezasına, eylemini birden fazla mağdura karşı teselsülen gerçekleştirdiği anlaşıldığından TCK`nın 43/1. maddesi gereğince ¼ oranında artırım yapılarak sanığın 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına denmek suretiyle düzeltilmesine, ( B ) ve ( C ) bentlerinde yer alan ayrı ayrı 3`er yıllık hapis cezası tayinine dair bölümlerin hükümden çıkartılmasına, infazın 3 yıl 9 ay hapis cezası üzerinden yapılmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 17.6.2014 havale tarihli dilekçeyle tahliye talebinde bulunan sanık müdafiinin bu talebinin de incelemenin mahiyeti ve kurulan hükmün niteliği nazara alınarak REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Y.4.C.D
E. 2011/20476
K. 2012/5992
T. 14.3.2012

ÖZET : Müşteki ve eşinin iddiaları ile sanıkların tefecilik yaptıklarına ilişkin yaygın duyumlar olduğuna dair tutanak içeriği ile bütünlük ve uyum gösteren, tanıkların anlatımları yöntemince tartışılıp reddedilmeden ve tefecilik suçunda 1.6.2005 tarihinden sonra işlenen eylemler açısından sistemli ve sürekli biçimde suçun gerçekleşmesi aranmayıp, kazanç sağlamak amacıyla yalnızca bir kez ödünç para verilmesinin yeterli olacağı gözetilmeden, sanıkların beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldÜ.
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Müşteki ve eşinin iddiaları ile sanıkların tefecilik yaptıklarına ilişkin yaygın duyumlar olduğuna dair 22.12.2006 tarihli tutanak içeriği ile bütünlük ve uyum gösteren, tanıkların anlatımları yöntemince tartışılıp reddedilmeden ve tefecilik suçunda 1.6.2005 tarihinden sonra işlenen eylemler açısından sistemli ve sürekli biçimde suçun gerçekleşmesi aranmayıp, kazanç sağlamak amacıyla yalnızca bir kez ödünç para verilmesinin yeterli olacağı gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıkların beraatine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve katılan Hazine vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Y. 4.C.D
E. 2010/2982
K. 2012/3276
T. 20.2.2012

ÖZET : Sanığın şikayetçiye kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verdiği anlaşılmakla bu suçtan mahkumiyeti gerekir. Suçun oluşması için birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesinin söz konusu olmadığı ileri sürülerek beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : 1) Katılan A. S. E.’nun temyizinde;
Tefecilik suçundan doğrudan zarar görmeyen şikayetçinin katılan sıfatını kazanması mümkün olmadığı ve kanuna aykırı olarak katılmasına karar verilmiş olması hükmü temyize hak vermeyeceği cihetle şikayetçinin temyiz talebinin 5320 sayılı yasanın 8/l.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317.maddesi uyarınca REDDİNE,
2) O Yer Cumhuriyet Savcısının temyizine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Oluşa, kabule ve dosya içeriğine göre, sanığın şikayetçi E. E.’na kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verdiği anlaşılmakla bu suçtan mahkumiyeti yerine, suçun oluşması için birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesinin söz konusu olmadığı şeklindeki suçu düzenleyen TCK.nun 241. maddesiyle uyuşmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynakça:Tefecilik Suç,Olgaç,RuhiTefecilik Suçu, GünayGörsel: https://www.google.com.tr/search?q=tefecilik&rlz=1C1HLDY_trTR770TR770&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwiIqaTI2rTaAhWoDpoKHZUVA0YQ_AUICygC&biw=1517&bih=735#imgrc=vOQHBMdeP5hCJM:



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İcra Talep Örnekleri 1

Maaş haczi için talep örneği (İşyeri biliniyorsa)   İSTANBUL …. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NE DOSYA NO: 2014/….. E. Yukarıda esas numarası yazılı dosyamız borçlusu ……….  …………….’nin (T.C Kimlik No: 12345678910), Uyap üzerinden yapılan SGK sorgusunda, …………….. LTD ŞTİ ünvanlı işyerinde  (Adres:………………..) aktif sigortalı çalışmakta olduğu tespit edilmiş olup, dosya kapak hesabının yapılmasına müteakip,  ilgili işyerine maaş haczi müzekkeresi gönderilmesini talep   ederim.                                                                                                                                   Alacaklı Vekili ...

TMK 166/3: Anlaşmalı Boşanma Davası

          VI. Evlilik birliğinin sarsılması  Madde 166/3   Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin      serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların     durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü  değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Anlaşmalı boşanma evlilik birliğinin taraflarca ortak bir karar doğrultusunda sonlandırılması anlamına gelir. Anlaşmalı boşanma süreci içerisinde her iki eş de boşa...

Hayvana Tecavüze Hayır!

Hayatın her alanında hayvanlar fiziksel, duygusal ve ekonomik olarak sömürülmekle birlikte, cinsel olarak da sömürülüyor ve istismar ediliyor. İnternette konuyla ilgili bir arama yaptığımızda veya topluma ve yasalara baktığımızda karşımıza hep “ hayvanla cinsel ilişki ” kavramı çıkıyor. Bu, tesadüfi olarak seçilmiş ve dile yerleşmiş bir kavram değil. Hayvana tecavüz, Hayvanları Koruma Kanunu’nda “hayvanla cinsel ilişki” olarak tanımlanmaya devam ediyor . Hepimizin bildiği üzere, cinsel ilişki tarafların rızasıyla gerçekleşen bir eylemdir, hayvan söz konusu olduğunda cinsel ilişkiden söz edilemez. “Hayvanla cinsel ilişki” kavramının kullanılmaya devam etmesi, suçun sorumluluğunu hafifletmekte ve kabahat olarak algılanmasına neden olmaktadır. Cinsel ilişki, bir veya birden çok bireyin kendi rızasıyla gerçekleştirdiği bir eylemdir. İnsan olmayan hayvanlar söz konusu olduğunda rıza veya onay kültüründen söz edemeyeceğimiz için cinsel ilişkiden de söz edemeyiz.  Türk hukukund...